Narendra Modis dritter Marsch an die Macht: Was sagt uns das Machtabenteuer von AKP und BJP?
Abdullah Esin ve Mehmet Yaşar Altundağ isimleri olan kişiler hakkında bilgi veren metinde, dünyanın en kalabalık ülkesinde seçimlerin yaklaştığından bahsediliyor. Hindistan, son yıllarda nüfusuyla Çin’i geride bırakarak dünyanın en kalabalık ülkesi unvanını aldı. Ülke, 1,4 milyar insanıyla, 19 Nisan’dan 1 Haziran’a kadar yaklaşık altı hafta sürecek olan seçim sürecine girdi. Hindistan, aynı zamanda dünyanın en büyük demokrasisi olarak bilinirken, yaklaşık 960 milyon seçmene sahiptir. Seçimlere katılımın düşük seviyede, yani yüzde 65 civarında kalması ve 500 milyon seçmenin oy kullanması beklenmektedir. Hindistan’da iktidardaki parti olan Bharatiya Janata Party (Hint Halk Partisi, BJP), 2014 yılında iktidara geldi ve ülkede büyük bir politik, ekonomik ve sosyal değişim gerçekleştirdi. Parti lideri ve Başbakan Narendra Modi’nin üçüncü kez seçimleri kazanacağı kesindir.
Hindistan’daki seçimler, dünyanın en kalabalık ülkesi olan, BRICS ülkelerinden biri olan, batıya merkezlenmiş dünya sistemi için alternatif bir güç merkezi olmayı iddia eden, küresel güneyin başkanlarından biri ve ABD’nin en değerli müttefiklerinden biri olan ülkede, artan jeopolitik önemi nedeniyle dikkatle takip edildi. Bu metin, Hindistan ve Türkiye arasındaki benzerlikleri ve değişimleri analiz ederek, dünyanın dört bir yanındaki, özellikle 2008 mali krizinden sonra yaşanan değişimlere global bir bakış açısı sunmayı amaçlamaktadır.
Bu metinde, Hindistan ve Türkiye’nin politik, ekonomik ve sosyal dinamiklerinin, BJP ve Modi’nin iktidara gelmesini sağlayan sürecin ve Türkiye’nin son 20 yılda yaşadığı değişimin küresel bir perspektiften incelenmesi önerilmektedir. Türkiye’de pek tartışılmamış olsa da, Hindistan’daki siyasi durum ve dinamikler, ülkemizle büyük benzerlikler taşımaktadır. Bu nedenle, öncelikle BJP ve Modi’nin Hindistan’da iktidara gelmesine yol açan politik, ekonomik ve sosyal dinamikleri kısaca inceleyeceğiz. Bu sürecin incelenmesi ve Türkiye ile benzerliklerinin karşılaştırılması, 2008 mali krizinden sonra özellikle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan değişimin anlaşılmasına kapı açacaktır. Sağ popülist partilerin iktidara yükseliş tarihinin, artık ana akım bir tartışma haline gelmiş olan bir konu olduğunu, bu durumun sadece Türkiye’de değil, birçok gelişmekte olan ülkede gözlemlenebileceğini daha iyi anlayacağız.